Cuma, Haziran 30, 2006

Markalaşma arayışlarında “sürü psikolojisi sendromu” üzerine bazı sorular

A. Selim Tuncer’in son yazısı “Markalaşma arayışlarında sürü psikolojisi sendromu: Bu piliçlere bir horoz mu lazım, ne?”de ortaya koyduğu fotoğraf bir olgu olarak doğru... Ancak yine de bazı sorular akla gelmiyor değil:


1.
Bazı psikologlar “sürü psikolojisi”nin her zaman yanlış sonuçlar doğurmayacağını söylüyorlar. Olguları tartışırken bunun avantaj ve dezavantajlarını iyi tahlil etmek gerekmez mi?

2.
Piliç kategorisinde “piliç”, PVC kapı ve pencere kategorisinde de “pen” sözcüklerinin markaya eklemlenmemesi durumunda, markanın tavuk ve PVC markası olduğuyla ilgili mesaj nasıl verilecek?

3.
Bu mesajın verilmesi, yani markanın mesela bir tavuk ürünleri markası olduğu konumlandırmasının yapılması elbette mümkündür. Ancak bunun için gerekli kaynağı oluşturmaya, art arda krizler yaşamış olan bu sektör firmalarının gücü yeter mi? Milyon milyon dolardan söz ediyoruz...

4.
PVC kapı ve pencere sektöründe soyadı -pen olmayan bir iki marka sanırım var. Mesela bunlardan biri Pensa... Bir de Technoplast mı vardı acaba? Şimdi bunlar sürüden ayrılmışlar da ne olmuş? Bunun bir avantajını yaşıyorlar mı, yoksa sürüden ayrılmış olmanın dezavantajlarıyla mı karşı karşıyalar?

5.
Bu sektörün fabrikaları bildiğiniz gibi yalnızca profil üretir. Bu profillerin kapı ve pencereye dönüşmesi üretici bayiler eliyle mümkündür. Üretici bayi bağımlılığın bu ölçüde yüksek olduğu bir pazarda markalaşmak ne derece mümkün? Tuncer’in dediği gibi hepsi pen mi, pen!

Ben sorar, görevimi yerine getiririm. Kim cevaplarsa cevaplasın.

Hiç yorum yok: