Ali Saydam’a demişsin ki “Âdâba uygun olmayan eleştiri sadece âsâp bozar: Hayır, Yapı Kredi logosu tamam değildir!” Gerçekten de âsâbının bozulduğu yazının havsından belli oluyor. Keşke biraz daha sakinleşip öyle yazsaydın Selim Bey.
Tamam, anlıyorum. Bir haftadır üzerinde durduğunuz, tartıştığınız bir konuda birinin çıkıp da üst perdeden “Yeterin bre, sizi gidi amatörler! Siz amblemden logodan ne anlarsınız? O iş tamamdır ve de gayet iyi olmuştur. Kesin artık!” tarzında “kendinden menkul” bir üslupla ve iki satırlık yazıyla işi bitiriyor görünmesi, görüşlerine kanıt olarak da sizin amatörlüğünüzü öne sürmesi tatsız bir durum. Vallahi ben de bu kadar muhalefet ediyorum, ama size şimdiye kadar amatörlük ithamında bulunmadım. Ancak yine de seni sükunete davet ediyorum. Size ne Koç’un ambleminden? Memleketi mi kurtaracaksınız yani?
Yapı Kredi’ye Koç Holding ambleminin yapıştırılmasına Ali Saydam nasıl onay veriyor, doğrusu ben de anlamış değilim. Ama oluyor hayatta böyle şeyler işte!
Diyelim ki Yapı Kredi’nin yöneticilerinden biri arkadaşın, sen de günlük bir gazetede yazarsın... Akşamın dar bir vaktinde arkadaşın seni aradı ve “Yahu Selim, biliyorsun bu yeni görsel kimlik konusunda çok eleştiri aldık. Milletin ağzı torba değil ki büzesin. Hadi bloglar falan neyse de, en son Sabah’tan Nuran Yıldız da yazdı. Ne de olsa hanım iletişim doçenti ve gazetesi beş yüz bin civarında satıyor. Bana bir iyilik yap be dostum, şu işe noktayı koy!” deyiverdi. Yapmaz mısın dostuna bir iyilik? Zaten akşamın bir saati.. Yazını teslim etmene kırk beş dakika kalmış, üzerinde de fazla düşünme fırsatı bulamamışsın. Olmuş işte!
Tamam, hâşâ Ali Saydam öyle menfaat ilişkileri içine girmemiştir. Zaten sen de Veli Şeffaf’ın:) yaptığı yorum karşısında “Ali Saydam’ı tenzih ederim.” demişsin. Ama bu, öyle bir şey değil ki! Bir dostluk, bir vefa örneği... İnsan, ulvi bir duygu olan dostluk uğruna bazan inandıklarına gözünü kapayamaz mı?
Ali Saydam, Yapı Kredi’ye Koç Holding ambleminin yapıştırılmasını ya gerçekten doğru buluyor ya da doğru bulmadığı halde bir dostuna iyilik yapıyor. Bir üçüncü ihtimal yok bence...
Sen şimdi diyeceksin ki, meslek etiği, kötü örnek olmak falan filan... Dostluk diyorum sana dostum, dostluk!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
"Dostluk" zor zamanda da doğruyu apaçık bir şekilde yüze söyle(-yebil)mekse, yani acıyı...
Bu nice "dostluk"tur?
Hoşgeldiniz Veli Bey. Benim buralar pek tenhadır aslında, Selim Bey'in orası gibi şenlikli değildir.
Evet, "dostluk" zor zamanda da doğruyu apaçık bir şekilde yüze söyle(-yebil)mektir. Yüze söyle(-yebil)mektir. Belki de söylenmiştir Veli Bey.
Hem ayrıca dost, yapacağını yapmış, bir çuval inciri berbat etmiştir zaten. Ne kadar söylersen söyle geri dönüşü yoktur, olan olmuştur.
Ve artık şimdi, dosta düşmana iyi şeyler söylemek zamanıdır.
Efenim benim yorumum sizin "dostluk" çıkarımınızla ilgili. Bu ne biçim "dostluk"tur ki, (varsa) acıyı ve doğruyu söyleyememiştir. O halde bu "dostluk" için yapılmamıştır. Ve sizin çıkarımınız bu durumda sakıt olmuştur.
Sayın Şeffaf, dostlar birbirine karıştığı için havanda su dövmeye başladık sanırım. Dost dönülmez bir yola girmiştir, diğer dost “Yanlış yola girdin!” diyerek malumu ilam etmek yerine düşmana karşı yanlış yolu gerekçelendirme çabasına girmiştir. Olan biten budur.
Ayrıca benimkisi de iyimser bir tahminden ibarettir ve Sayın Saydam’ın yanlışını gerekçelendirmeye yöneliktir. Dostça...
Yoksa Sayın Tuncer’in de belirttiği gibi bu görüş, normal şartlarda Sayın Saydam’ın savunacağı bir görüş değildir bence...
Yorum Gönder