Ben Türk Fındığı Nasıl Kurtulur? konusuna hiç burnumu sokmak istemedim, bildiğiniz gibi; çünkü adam baştan sona haklı... Söylenecek hiçbir şey yok. Ben de “Fındığın harman, dertlerin derman olması için...” başlıklı yazısını aynen buraya alarak destekten geri kalmayayım. Muhalefet de bir yere kadar!
İşte A. Selim Tuncer’in sözünü ettiğim yazısı:
Başlığı bir Karadeniz mânisinden uyarladım. Yemek bloglarının başlattığı Finduk Zamanı oluşumuna öylesine güzel destek ve katkılar geliyor ki, gerçekten dertlerin derman olmaması için bir neden yok.
Şimdi de Şahin Tekgündüz, Mah-Zen isimli bloğunda “Karanlıkta göz kırpmayalım” başlıklı yazısıyla ümitlerini dile getiriyor ve bir tarımsal ürün olarak Cafe de Colombia’nin dünyadaki başarısı hatırlatıyor. Tekgündüz: “Türkiye’de fındık fındık olalı böyle bir aşk yaşamadı. Bir aya yakın bir süredir, fındık üzerine güzellemeler birbirini izliyor. Kapalı kapılar birbiri ardına açılıyor, herkes fındık konusunda içinde birikenleri dökmek için yarışıyor. Kıvılcım çakmaya görsün... Bir bakıyorsunuz, gizli saklı fındık gönüllüleri çıkıveriyor yuvalarından...” diyerek başlamış yazısına...
Zeynep Özata ise, tam da kendine yakışan bir katkıyla destek veriyor bu harekete... Zeynep, bir akademisyen titizliğiyle yine dünyadaki bazı başarı örneklerini aktarıyor yazısında: Yeni Zelanda Kiwisi: Zespritm, Prosciutto di Parma (Parma Domuz Pastırması) ve Parmesan peyniri, Hawai Kona Kahvesi: The Love Farm... “Daha onlarca ilginç örnek var tarım ürünlerinin pazarlanmasına dair. Belki bizim Türk Fındığı’nın hikayesi de yemek bloglarının “Finduk Zamanı” projesiyle başlayacaktır. Kim bilir? Belki bir gün bu örnekler gibi Türk fındığının da markalaşma hikayesi anlatılır. Kim bilir? Belki onu anlatan da yine ben olurum. Kim bilir? Hem yemek bloglarına hem de A. Selim Tuncer’e teşekkürler. Türk fındığı kurtulacak.” diye bitiriyor yazısını Zeynep...
Bu arada Kedili Mutfaklar bloğunun sahibi Oya Kayacan, “fındıkta alınan yol”u özetlemiş kısaca ve pazarlama bloglarının desteğinden söz etmiş. Oya Hanım, ayrıca heyecanını ve “Bizim Fındık Çocukları” hayalini paylaşıyor bizlerle... Zuhal Hanım [I] [II] ve Arzu Hanım da pazarlama bloglarının verdikleri desteği taşımışlar yazılarına... Teşekkür ediyoruz.
Evet, fındık harman, dertler derman oluyor gibi... En azından çok iyi bir başlangıç bu. Çok iyi.
Güncellemeler
[ 26 EYLÜL 2006 ]
Sevgili Serdar Öner de “Findukta birluk!” başlıklı yazısıyla verdi desteğini... Teşekkürler.
[ 27 EYLÜL 2006 ]
Altı Üstü Tasarım - Mehmet Doğan, “Altı üstü bir fındık” diyerek el sallıyor okyanuslar ötesinden...
[ 27 EYLÜL 2006 ]
IQ’T, Türk fındığı üzerine yazmış: Oldukça uzun olmasına rağmen, başından sonuna kadar yorumları da dahil ederek okuduğum, dopdolu ve düşündürücü bir yazı olmuş; Türk Fındığı Nasıl Kurtulur?
[ 28 EYLÜL 2006 ]
Sevgili Özen Demircan da konuyla ilgili sevimli bir yazı kaleme aldı. Yazısında, fındıkta kaçırılan fırsatlarla bağlantılı olarak Mark Twain’in bir sözüne yer vermiş: “Çok ender olarak bir fırsatı, fırsat olmaktan çıkmadan önce görebilmişimdir.” Peki, ya birileri fırsatı gösterdiğinde yine de görmez miydin Mr. Twain?
[ 28 EYLÜL 2006 ]
Milliyet, yemek bloglarının Finduk Zamanı hareketini ekonomi sayfasında “Bloglararası fındık birliği” başlığıyla haber yaptı.
[ 29 EYLÜL 2006 ]
Sevgili Onur Yüksel, ‘Brand Box’ın içine fındığı da koymuş. Diyor ki, “Marka çıkaramıyoruz bu topraklardan... Sorun, elimizdeki değerleri yönetemiyoruz. Aganigi naganigi yapıyoruz olmuyor, hanimiş diyoruz olmuyor, sonra bir tökezliyor, biraz doğruluyor, yarı aksak devam ediyor.” İltifatları için de ayrıca teşekkür ediyorum kendisine...
Cuma, Eylül 29, 2006
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder