Pazartesi, Ekim 16, 2006


Arzu Cihangir öylesine güzel bir karnaval hazırlamış ki, bu kez ben de link vermekten kendimi alamadım. Türkü tadında bir karnaval için kurdeleye tıkla!

Tabii bu bağlantıyı sadece Arzu için veriyorum. Beni Karnaval’a almadıkları sürece diğerlerine benden yine link yok. Böyle biline!

Pazar, Ekim 15, 2006

Sen Ali Saydam’ın yerinde olsan bunalmış bir dostuna iyilik yapmaz mıydın yani?

Ali Saydam’a demişsin ki “Âdâba uygun olmayan eleştiri sadece âsâp bozar: Hayır, Yapı Kredi logosu tamam değildir!” Gerçekten de âsâbının bozulduğu yazının havsından belli oluyor. Keşke biraz daha sakinleşip öyle yazsaydın Selim Bey.

Tamam, anlıyorum. Bir haftadır üzerinde durduğunuz, tartıştığınız bir konuda birinin çıkıp da üst perdeden “Yeterin bre, sizi gidi amatörler! Siz amblemden logodan ne anlarsınız? O iş tamamdır ve de gayet iyi olmuştur. Kesin artık!” tarzında “kendinden menkul” bir üslupla ve iki satırlık yazıyla işi bitiriyor görünmesi, görüşlerine kanıt olarak da sizin amatörlüğünüzü öne sürmesi tatsız bir durum. Vallahi ben de bu kadar muhalefet ediyorum, ama size şimdiye kadar amatörlük ithamında bulunmadım. Ancak yine de seni sükunete davet ediyorum. Size ne Koç’un ambleminden? Memleketi mi kurtaracaksınız yani?

Yapı Kredi’ye Koç Holding ambleminin yapıştırılmasına Ali Saydam nasıl onay veriyor, doğrusu ben de anlamış değilim. Ama oluyor hayatta böyle şeyler işte!

Diyelim ki Yapı Kredi’nin yöneticilerinden biri arkadaşın, sen de günlük bir gazetede yazarsın... Akşamın dar bir vaktinde arkadaşın seni aradı ve “Yahu Selim, biliyorsun bu yeni görsel kimlik konusunda çok eleştiri aldık. Milletin ağzı torba değil ki büzesin. Hadi bloglar falan neyse de, en son Sabah’tan Nuran Yıldız da yazdı. Ne de olsa hanım iletişim doçenti ve gazetesi beş yüz bin civarında satıyor. Bana bir iyilik yap be dostum, şu işe noktayı koy!” deyiverdi. Yapmaz mısın dostuna bir iyilik? Zaten akşamın bir saati.. Yazını teslim etmene kırk beş dakika kalmış, üzerinde de fazla düşünme fırsatı bulamamışsın. Olmuş işte!

Tamam, hâşâ Ali Saydam öyle menfaat ilişkileri içine girmemiştir. Zaten sen de Veli Şeffaf’ın:) yaptığı yorum karşısında “Ali Saydam’ı tenzih ederim.” demişsin. Ama bu, öyle bir şey değil ki! Bir dostluk, bir vefa örneği... İnsan, ulvi bir duygu olan dostluk uğruna bazan inandıklarına gözünü kapayamaz mı?

Ali Saydam, Yapı Kredi’ye Koç Holding ambleminin yapıştırılmasını ya gerçekten doğru buluyor ya da doğru bulmadığı halde bir dostuna iyilik yapıyor. Bir üçüncü ihtimal yok bence...

Sen şimdi diyeceksin ki, meslek etiği, kötü örnek olmak falan filan... Dostluk diyorum sana dostum, dostluk!

Pazartesi, Ekim 09, 2006

Söyler misiniz, tüketici aptal değilse bu şampuanları kimler tüketiyor?

A. Selim Tuncer’in “Hanımlar! Saçlarınızı dolgunlaştırmadıysanız sakın bu yazıyı okumayın!” başlıklı yazısını okudunuz mu, bilmem. Bence de haklı bir yerden eleştiriyor, ama tüketici tepkisi noktasında doğruluğundan kuşkuluyum.


Zaten yıllardır birçok deterjan ve şampuan reklamı tüketiciye geri zekalı muamelesi yapmıyor mu? Peki, öyleyse bu markalar nasıl satılıyor?

Bence iki ihtimal var. Birincisi, tüketici kendini aptal yerine koyan reklamları umursamıyor. İkincisi ise, tüketici gerçekten aptal, o nedenle bunlar da aptallara reklam yapıyorlar!

Yani, yanılıyor olabilirsin Selim Bey, tüketici milletine o kadar da güvenme!

Pazartesi, Ekim 02, 2006

Takma şu bankalara... Bak, başına bir iş gelecek!

Bu kez ikaz görevimi yapayım. A. Selim Tuncer, şimdi de Yapı Kredi-Koçbank birleşmesine takmış. Daha doğrusu, birleşmeden ziyade koç başına... Birkaç ay önce de Halkbank-Pamukbank birleşmesine takmıştı! Tamam, bu kez Yapı Kredi markasını korumasından dolayı Koç grubunun basiretli davrandığını söylüyor, ama hemen ardından yaptığı güncellemeyle onlara da verip veriştiriyor. Tam, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu durumları yani! Gerçi, Halkbank’tan aldığı zehir zemberek ithamlardan sonra hâlâ akıllanmadıysa ben ne yapayım?


Bak, başına bir iş gelecek, sonra ikaz etmediniz deme!